Aslında ne kadar kolaydı bir insanı mutlu etmek. Bir insana seni seviyorum demek, ne kadar değerli olduğunu söylemek, tebessüm etmek... Nedense insanoğlu hep kolay olanı yapmayı seçiyor. Kırmayı, yıkmayı, acı çekmeyi, kabullenmeyi seçiyor. Değiştirebileceği durumları görmezlikten geliyor, alışılmışın dışına çıkmıyor, mutsuzluğa daha çok sahip çıkıyor.
Düşündüğüm zaman şu an karın yağışını izlerken aklıma mutlu olabileceğim zamanlar yerine mutlu olduğum zamanlar gelebilirdi. Ama bir şey hep engel oldu bana. Söylemek istediklerim dilime dolandı, yapmak istediklerim asılı kaldı bir yerlerde. Ben acı çekendim, ben ifade edemeyen, ben konuşamayan, ben yalnız, ben kabullenen...
En azından bundan sonraki yaşanacakları kurtarmak için bir şans vermeli kendimize. Söyleyeceklerimizi dizginlemeden aklımıza gelenleri korkusuzca sevdiklerimize söylemeli. Yakıp yıkmaktansa, kurtarmayı, başlamayı seçmeli. Aslında belki de her şey bu kadar kolay. Başlamak.. Sadece başlamasını bilmeli insanoğlu. Bir yerden, bir anda, bir sözle... Bir defa kırınca zinciri devamı gelecektir.
Kar taneleri küçük küçük umutlar halinde düştü yüreğime. Hayatın alıp götürdüklerini değil de getireceklerini düşünmemi sağladı. Her düşen kar parçası yeni bir mutluluğun, yeni bir heyecanın, yeni bir tebessümün kapısını açtı yüreğimde. Belli ki bu kapılar kapanmıştı geçmiş bir zamanda. Açmak için bu soğuk gün doğru bir zaman mıydı? Evet doğru bir zamandı çünkü kapıdan içeri girecek duygular tüm içtenliğiyle ısıtacaktı yüreğimi. Yeni bir gün, yeni bir umut, yeni bir başlangıç...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...