Aslında ne kadar kolaydı bir insanı mutlu etmek. Bir insana seni seviyorum demek, ne kadar değerli olduğunu söylemek, tebessüm etmek... Nedense insanoğlu hep kolay olanı yapmayı seçiyor. Kırmayı, yıkmayı, acı çekmeyi, kabullenmeyi seçiyor. Değiştirebileceği durumları görmezlikten geliyor, alışılmışın dışına çıkmıyor, mutsuzluğa daha çok sahip çıkıyor.
Düşündüğüm zaman şu an karın yağışını izlerken aklıma mutlu olabileceğim zamanlar yerine mutlu olduğum zamanlar gelebilirdi. Ama bir şey hep engel oldu bana. Söylemek istediklerim dilime dolandı, yapmak istediklerim asılı kaldı bir yerlerde. Ben acı çekendim, ben ifade edemeyen, ben konuşamayan, ben yalnız, ben kabullenen...
En azından bundan sonraki yaşanacakları kurtarmak için bir şans vermeli kendimize. Söyleyeceklerimizi dizginlemeden aklımıza gelenleri korkusuzca sevdiklerimize söylemeli. Yakıp yıkmaktansa, kurtarmayı, başlamayı seçmeli. Aslında belki de her şey bu kadar kolay. Başlamak.. Sadece başlamasını bilmeli insanoğlu. Bir yerden, bir anda, bir sözle... Bir defa kırınca zinciri devamı gelecektir.
Kar taneleri küçük küçük umutlar halinde düştü yüreğime. Hayatın alıp götürdüklerini değil de getireceklerini düşünmemi sağladı. Her düşen kar parçası yeni bir mutluluğun, yeni bir heyecanın, yeni bir tebessümün kapısını açtı yüreğimde. Belli ki bu kapılar kapanmıştı geçmiş bir zamanda. Açmak için bu soğuk gün doğru bir zaman mıydı? Evet doğru bir zamandı çünkü kapıdan içeri girecek duygular tüm içtenliğiyle ısıtacaktı yüreğimi. Yeni bir gün, yeni bir umut, yeni bir başlangıç...