Herşey başlama noktasına geri döndü işte. Sevmek en büyük günahdı bu memleket için. Hedef olarak seçtiği kişiyi süründürene kadar bırakmazdı bu memleket. Ağlardı analar, feryat ederdi kızları için. Gecenin yarısı dağın başında siperde beklerken ay işığında ağlarlardı genç kızlar. Dua ederlerdi kendileri için. Bir başkası onları kurtarsın diye dua ederdi. Ama olmazdı, ne kadar çok dua ederlerse etsin. Bir fayda etmiyordu. Bir çığlık sesi bide silahın sesi inletirdi memleketi. Çığlık sesi kesilince, silah sesi durmazdı yine. Yüreği sızlar insanın ve yine ağlarlardı anne yüreği olanlar. Öldürmeye çalışmaları süründürmeleri filan hikaye, hiç ölüme bile isteye atarmı insan kendini? Sanki kanaması durmak bilmeyen bu memleket damarlarından birini kesmiş gibi, kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor.. Daha kötü olan ne biliyor musun? Ölmüyorsun.... O an ölmek istiyorsun ama ölmüyorsun, öldürmüyorlar. Ölmek için yalvarmak istersin onlara ama bir bakmışsın ki kendini elalemin kocasının yanında bulursun, ve en kötüsü ise sana zorla sahip olurken, ileriki zamanlarda o adama aşık oluyorsun..... Feryat koptu o an avluda " ne olur Berzana ağam.." dizinin üstüne çöküp boyun eğdi oan Berzana."yalvarırım ağam, onun bir suçu yok, hem o daha küçücük" ağlamaklı sesiyle feryat ediyordu karşısındaki vicdan sahibi olmayan adama... Bu memleketin büyüğü küçüğü yoktu. Hata onlar için en büyük suçtu. Susmak çare değildi, ama susmak zorunda kalıyordu insan. 'bir yandan erkek çocuğum olsun namımı sürdürsün. Bir yanda kız çocuğum olsun namusumuzu temizlesin' derlerdi bu vicdansız memleket adamları. Kız çocuklarını namus için, erkeklerin yaptığı suçları örtmek için kullanırlardı. İşte herşey bi mermi kadar kolaydı. Feryat içinde tekrar silah sesleri yükseldi avluda...