Karanlık, sokağı ele geçirmişti; gökten yağan su damlaları küçük kızı âdeta dövüyordu. "Anne!", küçük kızın sesi karanlığın içinde yok olmuştu. Küçük kız tekrar bagirdi, "Anne!" titrek sesi küçük kızın ağladığını ne kadar belli etsede duruşu güçlü, ve dimdikti. Şehirde yaşayanların çoğu evlerine kapanmışlardı; sokakta olanlar ise yağmur yüzünden hızlı adımlarla evlerine yetişmek için çabalıyorlardı. Küçük kız tam aksine ağır adımlar atıyor, elindeki yağmurunda yalayıp yutmuş olduğu oyuncak bebeğini göğsüne bastırmış, kulağına bir şeyler fısıldıyordu. "Üzülme. Eve gidince seni iyice kurulayacağım.Kim bilir belki annemde saçını eskisi gibi örer...Bi annemi bulayım herşey çok güzel olacak. " Küçük kız artık çok yorulmuştu. Bir ağacın yanına çömeldi. "Annem elbisemi pisletirsem çok üzülür," diye düşündü. Ne kadar itiraz etsede sonunda dayanamayıp oturdu. Bütün bu karanlığın içerisinden bir şey takıldı küçük kızın gözüne. Bir ışık... "Anne?" küçük kız umutla seslendi.Ama bir yanıt alamamıştı. Olsun, küçük kız yinede pes etmemişti. Tekrar bağırdı, "Anne!" Aydınlığın içerisinden annesinin yüzünü ayırt etti küçük kız. Aceleyle ayağa kalkıp aydınlığın içine koştu... Koştu, ve yine koştu. "Anne! Anne!" Annesi küçük kızı duymamıştı. Daha da aydınlığa doğru yürüdü. Sonunda aydınlık onu hapsetti. Artık küçük kız annesini göremiyordu. ~ Ve işte tam tamına buydu Alexis Summers'ın yaşam özeti... Zifiri karanlık içerisindeki yürüyüşü. O sonu olmayan karanlığın içerisinde bir şey araması... Annesinin arayışı. Bir sevgi arayışı. Içerisindeki o boşluğu doldurmak için çılgınlar gibi bir şey bulmak istemesi. Peki, "O'nu" bulabilecek miydi?
4 parts