Gecenin sabaha kavuşmasına az bir zaman kalmışken,yine kabuslarla uyanmış gördüklerimin etkisinden çıkamayarak, düşüncelerle boğuşarak karşılamıştım sabahı.Gün yüreğime tezat bir zıtlıkla ışıl ışıl,güneş insanın içini ısıtacak türden sıcacıktı.Fakat ben yüreğimi yakan bir hasret var iken,tenime değen güneşi hissetmekten çok uzaktım bugünlerde.2 ayı geçmişti onu görmeyeli,bir çift kahverengi göze olan hasretim bulunduğum tatil beldesinde ki güneş ile birlikte bir çok güzelliği anlamsız kılıyordu.Neydi onu bu kadar farklı kılan? Sıradan bir günde,alelade kesişmişti gözlerimiz bir kaç saniyeliğine. Benimle tanışmak isteyen bir çok erkeğin gözleri de kahverengi idi.Fakat hiçbiri onun hissettirdiklerini hissettirmiyor, onun baktığı gibi bakmıyordu. Oysa çoğu zaman görmüyordu bile beni, fakat ben çoğu zaman onun baktığı yerlerde buluyordum kendimi.Yüreğim zihnimi ele geçiriyor,beni daima onun görebileceği yerlere yönlendiriyordu.Sonunda yine en çok yüreğim alıyordu yarayı.Bakıp görmüyor oluşu derinden iz bırakıyordu kalbimde...Fakat razıydı artık kalbim,hasret ağırlaşmıştı.Bekliyorum Yiğit Emir,seni görmeyi de Eylül'ün dünyasında sana dair her şeyin sevda olduğunu anlayacağın o günü her gün daha çok umutla bekliyorum...