Ayaklarımı sallarken insanların beni fark etmemesi ile güldüm. Bitmemiş bir inşaatın en üst katında oturuyor oluşum insanların beni fark etmemelerini doğal kılıyordu.
Zaten gülüşüm onların beni fark etmeyişinden değildi. Sadece beni aralarında olduğum zaman da hiçbirinin görmeyişindendi . Minnacık bir karınca gibi görünen insanlar yürürken bir hayli komik görünüyordu.
Ellerimi saçlarıma daldırarak az evvel esen rüzgarın bozduğu saçımı düzelttim. Rüzgar sanki inadıma daha da şehvetli eserken umursamamayı seçtim. İçimdeki acının üzerine bir de sevgilimin hasreti düşerken gözlerim dolmuştu.
Dünya nasıl bu kadar adaletsiz, insanlar nasıl bu kadar acımasız, hayat nasıl bu kadar bunaltıcı olabiliyor?
Bu sıcak havada, akşam üzeri esen serin rüzgar beni bunaltan hayata ufak bir süs olurken dudaklarım sanki kenarlarında bir ağırlık varmışçasına kıvrılmayı reddediyor.
Uçan kuş çekiyor dikkatimi, keşke yerinde olabilsem diyorum bir saniyeliğine. Çok geçmeden pişman oluyorum çünkü onunla hiç konuşmamış,hiç tanışamamış, dudaklarına hiç tutku ve şehvetle bir öpücük konduramamış olma korkusu sarıyor içimi.
Sahi ne korkunç birşey olurdu. Ya onu hiç öpememiş olsaydım,ya bana hiç sarılmamış olsaydı...
↪KÜFÜR İÇERİR↩