Su gibiydi iki genç kız da. Öyle narin öyle güzellerdi. Birinin adı Zeynep'ti. Bakanlar gözlerini alamazlardı. Babasının en değerlisi, mücevheri, güneşiydi. Birde Mardin'in ağası vardı. Ömer Ağa. O bir şey isterse olurdu, kimse karşı gelemez gelmeye cüret bile edemezdi. Bütün aşiretlerin de Mardin'in de ağasıydı. Herkes bilirdi onun sözü sözdü. Adaleti kendisinden hep bir adım önde olan bir adamdı. ______________________________________________ "Berzan ağa vermezlerse kaçıracakmış seni hiç mi korkmuyorsun?" Kahkaha attı kardeş bildiği arkadaşının sözüne Zeynep. "Asla evlenmem onunla kaçırırsa da elbet yolunu bulur kaçarım kaçamazsam da canıma kıyarım yine de yar olmam ona." "Yine de bir düşünseydin babanın durumu zorda Paşaların oğlu o kurtarırdı sizi bu durumdan." "Sen delirdin mi Dilan asla evlenmem onunla dedim ya hem babam söz verdi okutacak beni. Değil Paşaların oğlu koskoca Mardin'in ağası Ömer Ağa bile gelse alamaz beni." Kararlılıkla konuştu genç kız kendinden çok emindi. İlerde çalıların arkasında biri daha vardı ama küçük kızın böbürlenerek konuşmasını kahkaha atmadan dinlemeye çalışan. Hele son sözlerini duyunca gözlerinde pırıltılar beliren. ---------------------------------- Diğerinin adı ise Dilan'dı. Korkusuz, cesur ve hep yüreğinin sesini dinleyen Dilan. Zeynep'ten daha zor bir davanın savaşını verecekti o. İki genç kız da Mardin'in ateşli topraklarında kendilerini bir anda hem var oluş mücadelisinin içinde bulacaklar hem de aşkın büyülü dünyasının içinde gururlarını kaybetmeden savaşı kazanmanın yollarını arayacaklardı.