Bir gece kan yağmuruyla yolculamıştı kendini, sallanıyordu denizde sandal gibi. Durmadan sesleniyordu geçmişi, sesleniyor ve yapışıyordu yakasına. Beklemek zorunda kalmıştı üstüne inciler gibi yapışmış kurtlardan kurtulmak için.
Yaralarını açmalarının, kalbini kırmalarının, yüzüne bakmalarının bir bedeli vardı.
Bilmediği duygular, gelecek olan Aşk vardı. Sesinin çatallaşmasına, omuzundaki gamzesine ve kahve gözlerine tapacağı adam vardı.
Ölümün sesini duyuyordu O, karga gibi tüyleri ürperten, tetikte tutan...
Gölge gibi peşini bırakmayan, bir günahın beden bulmuş hali vardı.
Eline buluşacak ölümler, yüreğine kazınacak bir aşk, içini kavuracak bir intikam ateşi yazılmıştı ona.
Karahinda gibiydi O, vahşi ve özgürdü. Çünkü kimse onu satın alamazdı.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."