"Seni bırakacağım. Eğer kaçmaya çalışırsan veya çığlık atarsan ölürsün. Gerçi çığlık atsan bile burada kimse sana yardım etmez. Bu yüzden uslu bir kız ol ve sözümü dinle" Umudun bana sunduğu imkanı fırsat bilerek hemen kafamı onaylar anlamında salladım. Daha az önce elimde olan bıçaklarımın yokluğunu fark etmem uzun sürmüştü. Belki bir umut bıçaklarımı boğazına geçiririm diye düşünmüştüm. "Aferin uslu kız" Güçlü parmaklarını ellerimden ve ağzımdan bırakır bırakmaz hemen ondan uzaklaştım ve az önce yerde düşürtdüğü bıçağımın bir tanesini alarak ona doğru tuttum. Karşımda beni şaşırtan derecede yüzü güzel ve vücudu yapılı bir adam duruyordu. Üstüne giydiği siyah zırh ve belindeki uzun kılıç onu sanki bir muhafız olduğunu gösterir gibiydi. Başında kask yoktu. Bu yüzden yüzüne kan bulaşmış ve uzun dalgalı siyah saçları yüzüne düşmüştü. Yeşil gözleri bedenimi baştan aşağı süzerken titrek elimle bıçağımı ona doğru tutmaya devam ettim. Ondan deli gibi korkuyordum ve o da bunun farkındaydı. Biraz daha onu inceledikten sonra zırhındaki Mortimer İmparatorluğu'na ait arma dikkatimi çekti. Bu oydu. Zayne Robert karşımdaydı. Onu bulmuş olabilirdim fakat yinede emin olmalıydım. "B-ben Zayne Robert'ı arıyorum" dedim titrek sesimle. Karşımdaki adam hiç istifini bozmadan ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. "Neden?" dedi tek kaşını havaya kaldırıp. Hala elimdeki bıçağı ona doğru tutuyordum. Birşey olsa kazanma ihtimalim yüzde sıfırdı fakat ölmeye de niyetim yoktu. "Yardımına ihtiyacım var. " Artık sesim az da olsa titremeyi kesmişti. Karşımdaki adamın yarattığı gergin atmosfer kalbimi şiddetli bir gümbürtüyle attırıyordu. "Zayne Robert benim."All Rights Reserved