Saat 00.00 ' ı gösteriyordu. Küçük kız gözlerini yumup yeni yaşının getirmesini istediği şeyi pastaya doğru fısıldadı. ' Sadece mutlu olmak istiyorum.' Mumları tek nefeste söndürüp anne babasına dolu gözlerle baktı. Annesi buruk bir gülümseme gönderdi küçük Lamia'sına. Aynı şekilde babasıda öyle. Aralarındaki mesafeyi sıfıra indiren anne ve babası kızını sımsıkı sarmaladı. Sanki acısını unutturmak istiyormuş gibi. Sanki kızını herşeyden koruyacakmış gibi. Bedenen elbette koruyabilirlerdi , fakat ruhen? *********************************************** "Kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama acaba ince zincirli bir bileklik gördünüz mü?" Bankta oturan adamın yanıtlamasını bekledim. Uzun bir süre. Fakat ne yüzüme bakıyordu ne de cevap veriyordu. Arkamı dönüp gideceğim sırada verdiği yanıtla adımımı durdurdum. "Hayır." Karşımdaki adamın ağlamaklı sesiyle vucüdumun her bir zerresi titrediğini hissederken yönümü adama döndüm. Zaten soğuk olan bedenim iyice üşümüştü. Kollarımı birbirine bağlayıp kafasını hala yerden kaldırmayan adama diktim yeşillerimi. "Siz ağlıyor musunuz yoksa?" Sorduğum soruyla yerden yüzünü kaldırdığında kızarmış gözlerini görmek bana kendimi kötü hissettirmişti. Gözlerim istemsizce dolmaya başlamasıyla derin bir nefes aldım. Kimsenin canının yanmasını ve ağlamasını istemiyordum. "Niye soruyorsun ki? Bu dünyada sadece kızların duygusal olduğunu düşündüren sikik sistemden dolayı mı?" Bağırışıyla dolan gözlerimi kırpıştırıp adama baktım. Birbirine giren kirpiklerim gözyaşlarımı saklamak için geç kalmıştı. "Sadece," dudağıma gelen gözyaşlarımı elimin tersiyle silip konuşmama devam ettim. ", ağlamanı istemiyorum diyecektim."