Kitabın arasında bulunan bir not ile başlayan hikaye, birbiri için varolmuş iki genç arasında tutkulu bir aşkı gözler önüne seriyor.
"Keşke seni daha önce tanısaydım." diye mırıldandım bir anda. "Keşke her saniye yanında olabilseydim."
"Yanımdaydın... Sen her an farkında bile olmadan benim yanımdaydın Rüya." dedi ve birkaç saniye duraksadıktan sonra devam etti...
"Ben seni, dünyanın acımasızlığından daraldığım zaman kafamı kaldırıp baktığım bulutların arasında, en sevdiğim şarkının nakarat kısmında, cama çarpan yağmur damlalarının sesinde hissediyordum. Bu dünyada düşüncelerimi, duygularımı, ruhumu tamamlayacak birinin varlığını daima seziyordum. Doğduğum andan itibaren yollarımızın bir gün mutlaka kesişeceğini, ruhumun ve bedenimin parçalanmış kısımlarını bir araya getireceğini biliyordum. Ben hep seni bekliyordum. Adını, yerini, yurdunu bilmeden seni arzuluyordum. Çünkü ben, içimde oluşan boşluk hissinin sahibini arıyordum. Sen geldin, içimde solmaya yüz tutmuş çiçeklerim açtı. Sen geldin, dinmek bilmeyen yağmurlarım yerini güneşli günlere bıraktı. Hayatın bana armağan ettiği en hoş inceliksin sen..."
Dolmuş gözlerimi duvara sabitleyerek Boran ile göz teması kurmamaya çalıştım. Aksi takdirde bu kadar güçlü bir ruhun karşısında göz yaşı dökerek güçsüz bir pozisyona düşecek ve onu daha çok üzecektim. Söylediği sözler, sarf ettiği cümleler hayatın ona yaşattığı hayal kırıklığını tam anlamıyla gözler önüne seriyordu. Bu saatten sonra ne yapar, oluşan kaosun içinde birbirimizi nasıl toparlardık bilmiyordum. Ancak bildiğim tek bir şey vardı, onun eşsiz elmaslardan öte bir ruhu vardı ve ben o ruhun bağımsızlığı için herkesi karşıma almaya hazırdım...
Peki ya siz... Siz hazır mısınız?
...