Gecenin iki yüzü vardı. Birisi Ay'ın ve yıldızların uyum içinde dans ettiği, yıldırımın ışığını saniyelik bile olsa gösterdiği, çoğu insanın sevdiği hatta huzur bulduğu, nefes aldığı, bazılarına ilham olan; aydınlık yüzü. Diğeri ise kimsesiz çocukları kucakladığı, içine aldığı herkese hayatı zehir zemberek eden, yıldırımın düşmeye cesaret edemediği, ateş böceklerinin bulunmak istemediği, kapkaranlık yüzü. Ben kendimi hep karanlık zannederdim. Ta ki gecenin diğer yüzüyle tanışana dek. Artık biliyorumki insan olduğu şeyi biliyor da olacağı şeyi kestiremiyor. Gecenin karanlık yüzü bana kendimi dibinde çok az su bulunan bir kuyu gibi hissettirdi. Kuyu karanlık, ıssız, sessiz. Öylece bir köşesinde başıma gelecek şeyin ne olduğunu bilmeden beklemeyi, beklerken delirmemek için çabalamayı... Ben şimdi bu kuyuya atılacak bir taşı, içine bakacak bir çift gözü, etrafında dolaşacak bir çift ayak sesini duymak için bekliyorum. Umudumu kesmem gerekiyor lakin benim umudum dimdik ayakta. Benim umudum beni arayacak biliyorum. Umuduma beni bulması için yardım eder misiniz? Benim hikayemi dinlemeye, benimle ağlamaya, gülmeye hazır mısınız? Cevabınız evetse kemerleri bağlayın. Karışık, gizemli bir yolculuğa çıkıyoruz.