9 sene önce bugün yani 27 Şubat’ta başlamıştı bizim hikayemiz.O gün kurtarıcı bir melek gelip bana olacakları söyleseydi vazgeçer miydim bilmiyorum.Belki korkardım baş edemeyeceğimi düşünürdüm ama kaçmazdım.
Şimdi düşünüyorum da neler atlatmışım ben öyle.Başkasına uzaktan gönül eğlencesi gelen bana içerden gönül ızdırabı çektiren bir mesele bu.Sevdiğim kadar nefret ettiğim bir adam ve üzüldüğüm kadar sevindiğim bir aşk.Habersizce gelen, beklemediğim bir anda biten ve beni ordan oraya sürükleyen…
Küçüktüm o zaman.Aşk yoktu.Hoşlanma vardı, saçları yüzüne değdiğinde heyecan vardı ama aşk yoktu.Zamanla sorularım bunlar oldu.
Aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız?Ya da aşka inanır mısınız gerçekten?Aşk nedir peki?Acı veriyorsa vazgeçmeli mi?
Cevaplarını almamın 9 sene süreceğini bilsem rüzgarın umarsızca beni O’na savurmasına izin vermezdim belki de.Fakat başlamıştı artık ve nereye gideceğini yine o rüzgar belirleyecekti…Tüm bunları düşünürken okuduğum satırın altını çizdim yüzümde hafif bir tebessümle;
‘İşte böyle bir şeysin bende.Hem içimdesin, hem düşecek gibisin.Tıpkı bir nefes gibi…İçimde tuttuğum sürece benimsin.
Bırakırsam gideceksin, bırakmazsam öldüreceksin.’
-Kahraman Tazeoğlu
Merhaba kendi kullanıcı adımla paylaştığım ilk hikayem bu benim.Arkadaşlarımla ortak açtığımız bir hesaptan yayımladığım bir hikaye daha var.Bu kurgu uzun zamandır aklımdaydı fakat yazmak için doğru zamanı bekliyordum.Kah ağlayacağınız, kah güleceğiniz ve bazen sinirleneceğiniz bir hikaye bu.Yaşanmışlıklarla yaşanmak istenenlerin harmanlanıp önünüze sunulmuş hali.Bu kısa bir tanıtım bölümüydü.İlk bölümü çok kısa bir zamanda yayımlayacağım.Beğeneceğinizi umuyorum