"Bir kadın düşün, gözlerinde kimsenin göremediği gizli maviler saklayan bir kadın. Biraz denizden biraz gökyüzünden almış gözlerindeki o gizli maviyi.
Teni karlara inat bembeyaz ve pürüzsüz. Saçları kısa ve ona dair her şeyin mükemmelliğini taçlandırırcasına ahenkli ve bedeniyle kusursuz bir uyum içerisinde. Elleri narin ve bedeni uzaktan bile fark edilen bir işçilikle meydana gelmiş. Sevecen, zarif ve bir o kadar da kırılgan bir kadın. Narin elleri dokunduğu yüreği ısıtacak kadar şefkatle dolu.
En kurak topraklarda bile çiçek açtırabilecek gülüşünü, bir heykeltıraşın uğruna senelerini harcadığı nadide eserini andıran, yaradan'ın özene bezene çizdiği yüzünü ezberlemiştim artık.
Kırılmış kalpleri onarmayı iyi bilen, sıcacık yüreğiyle bir çok insanın yüreğine merhem olabilecek, yaralarını sarabilecek kadar saf ve temiz bir kadın.
Bir şiir belki de,
Görenleri güzelliğiyle büyüleyen bir papatya kadar güzel bir şiir" dedi adam yine o sahil kıyısında.
Kadın içindeki tüm o duygularıyla kalakaldı orada. Sanki bahsettiği kişi o olmak istermişcesine.
Adam sokak lambasının aydınlattığı loş ışıkta, parıldayan nemli gözleriyle bakarak kadına son sözlerini söyledi "benim bir mucizeye ihtiyacım vardı ve hayat karşıma seni çıkardı"