Viskimden son yudumumu alıp boğazımı yakarak geçmesine izin verdim. En basitinden bu acı bile beni zevke getiriyordu. Kısık gözlerimle kağıdı inceledim. "Labirent" Hah? Labirent... Belki de cam fanusumla bulunduğum yer çıkmaz bir labirentti. Şu var ki, o labirentte yalnız olmadığımı gökkuşağının verdiği ışık enerjisi ile hissedebiliyordum. Orada dolaşan bir şeyler vardı. Bana her yaklaştığında o renkleri patlatan... Bir ses... bu sesin tarifi yoktu. Bu sesin kalın aynı zamanda kadife gibi olmasındaki sır neydi? "Viski." diyerek barmene işaret etti. Kollarını masaya koyup başını eğmişti. Gözünü kapatan saçların düşmesi ile gözlerini görebilmiştim. Yandan uyumlu profil hatları vardı. Ona baktığımı anlayınca başını hafifçe bana çevirip gözlerime ardından vasat halime baktı. Dudakları biraz kıvrılsa da ciddiyetini koruyordu. Labirentten beni kurtaracak olan gökkuşağı yerine karanlık yüzüyle beni daha çok içinde tutacak bir labirent misin yoksa?
1 part