O kahverengi gözlerde hayat vardı, yaşam vardı, umut vardı. Onun o kahverengi gözlerinde öyle bir mavilik vardı ki, boğulmak istiyordum. Kimse görmüyordu onun mavisini benden başka. Görmesinler de zaten, bende gizli kalsın. Nasıl ben onda tutsak kaldıysam, o da bende tutsak kalsın...
Ama yaşamam da ölmem de onun elindeydi.
Ya bana gökyüzü olup ; nefes verecek,
Ya da bana deniz olup ; mavilerinde boğacaktı.
Ama bir ihtimal daha vardı ; belki de o kahverengi gözleri bana toprak olup, beni yaşarken öldürecekti. Bir yandan can verip, bir yandan canımı alacaktı.
...
- "Baba! Lütfen, bırak beni canımı acıtıyorsun!"
- "Eh! Yeter lan!"
( Parmaklarına doladığı saçımı geri çekti ve diğer boşta kalan eliyle de bana bir tokat attı. Yüzüme siper ettiğim ellerim sırtımın arkasına götürdü. )
- "Seni bir kere daha uyarmayacağım! Dediklerimi eksiksiz yerine getireceksin!"
-"Baba nolur, ben böyle bir şeyi yapamam!"
Söylediklerim karşısında daha çok sinirlenmiş olacak ki gömleğimin yakasından tuttuğu gibi beni sokağın ortasına, hiddetle yere savurdu. Kapıyı örttü. Bugünlük dayak serüvenimiz de bitmişti. Sıra bana gelmişti. İntikam mı alacaktım? Tabiki de hayır. Sadece bir kenara geçip kanlar içinde kalan yüzümü temizleyecektim. Alışmıştım nasıl olsa . Dayakları mı yoksa söylediği sözler mi canımı daha çok yakıyor orası tartışılırdı...
Ahh, bu arada ben Seda. Ve bu da benim acı dolu hayatım. Nasıl bir hayatım olduğunu dinlemek istersen sana anlatırım. Belki de aynı hayatı paylaşıyoruzdur ne dersin? Belki sen bana, ben de sana umut olurum. Kim bilir? )
27.06.2019