ISSIZ ADAM
"Kıpraşmayı kes Ada..."
"Demesi kolay... Burası çok rahatsız," derken adama hakaret ettiğinden habersiz, huysuzca inleyerek "Kalkamıyorum..." diye hayıflandı.
Yekta alnındaki ince teri belirtircesine kaşlarını çatarak derin çizgiler oluşturduğu tenini kırıştırdı. Elleri genç kızın zarif hatlara sahip olan yanlarını buldu ve hafifçe kıpırdattı. Ada uysalca sessiz emre itaat etti ve usulca kalkmak isteyince ayağı uzun etekliğine takılıp sert bir şekilde adamın kucağına gerisin geri oturdu ve tıpkı kendisi gibi Yekta da garip bir şekilde inledi. Ada acısı geçince adamın sesine tepki olarak endişelendi, "İstemeden oldu.. Valla canını mı yaktım.. Bir yerin mi acıdı..." derken adam gözlerini sıkmış, dişlerini gıcırdatarak küfrediyordu.
Ada adamın edepsiz küfürlerini duydukça kızarmayı geçti renkten renge girerek, "İstemeden oldu diyorum, ne kızıyorsun..." diye ağlamaklı sesiyle fısıldarken, Yekta kasıklarının üzerinde vahşi bir kedi gibi hırçınca kıpraşıp duran kızı elleriyle kucağına sabitledi ve hırsından kudurarak "Yeter artık, kıpırdanmayı kes yoksa elimden bir kaza çıkacak..." diye tısladı.
"Ama bu odun parçası canımı yakıyor..." dediğinde Ada masumca, huysuzca kalçasını kıpırdatarak yerinden doğrulmaya çalıştı ve adam öyle bir sesle nefes aldı ki, kız gerçeği kavradığını belirterek yutkunurken, artık ölse nefes almazdı... Ve bedenindeki güç anladığı gerçekle iradesinden çekilince, aynı sertlikle tekrar aynı yere düştü. Lanet olsun... Üç kere değil bin kere lanet olsun! İşte şimdi hapı yutmuştu!
Ne yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
İşte Gonca hatun o mutsuz aileye sahipti. Tek isteği güce sahip olmak isteyen bir babaya, gözünü mücevher ve altınlarla boyanılan bir anneye ve sadece gelecekteki postunu düşünen bir ağabeye sahipti. Ve etrafında ki akbabalara...