Göz devirip günlüğümü elime aldım ve tekrar çalan şarkıyı açtım, yazmaya başladım. "Selam Yapraaaam; Okulda sarı kafalı bir herif var. Adı lazım değil baş harfi babam:)" . "Neden çiçek?" Aslında yerinde bir soruydu. Cevap vermeliydim. Kelimeleri zihnimde toparlamaya çalıştım. "Öylesin çünkü. Çiçek gibisin. Gülüşün sapsarı bir çiçekteki mis koku, saçların çiçeğin taç yaprakları, tavırların çiçekteki polenler gibi değişken... çoğu insan papatyaları, gülleri, laleleri severken kıyıda köşede hoyratça ve tüm ihtişamıyla yetişen sarı çiçekleri kimse önemsemez. Ben senden önce de o çiçekleri severdim senden sonra da zaten benim özel bir çiçeğim oldu. O çiçeklerin ismi de olmaz herkes 'sarı çiçek işte ya' deyip geçer. Ama benim için öyle değil. Kokuları da yoktur ama ben o kokuyu hep alıyorum. Sen de böylesin kıyıda köşede hem hoyratsın hem de ihtişamlı, insanlar bakıp geçişiyor ama güzelliğini bilen yok." "Var." Dedi hemen arkamdan. Beni düzeltmişti o da. Gülümsedim. "Var." Dedim ve gülümsedim. Elimi tuttuğunda kalbim tekrar çarpmaya başladı. "Ve ben güzelliğimi bilen, en doğru şekilde sevmeye çalışan insanı yerden yere vurdum. Seni mahvettim. Şimdi izin ver bunu telafi edeyim. Bir şans ver, bahçendeki o çiçeği beraber büyütelim. Kurutmayalım, koparmayalım. 'Cesaretin var mı aşka?' demiştin. İnan bana her şeye karşı duracak kadar cesaretim var."
68 parts