Delirdiğinizi nasıl anlarsınız? Yani çevrenizdeki tüm insanların size sen delisin, aklını mı kaçırdın, kendine gel artık, gibi şeyler söylüyor olmasının dışında nasıl bir belirti size deli olduğunuzu kabul ettirir? Sonunda, evet dostum ben kesinlikle kayışı kopardım, dediğiniz nokta neresidir? Böyle bir nokta var mıdır? Deliren insan delirdiğinin farkına varır mı? Eğer delirdiğini düşünecek kadar aklın başındaysa, gerçekten delirmiş olur musun?
Yirmi üç yaşıma kadar karşılaştığım delilerin hiçbiri, ve evet kesinlikle çok fazla deliyle karşılaştım, delirmiş olduğunun farkında değildi. Tüm o insanların aksine aklımı kaçırdığıma dair çok ciddi bir bilince sahiptim. Deliriyordum ve delirmekte olduğumun da farkındaydım. Sanırım bu, dünya üzerindeki yüzlerce farklı delirme çeşidinin en korkuncuydu.
Belki de bu yüzden, annemin beni bir akıl hastanesine tıkmaya çalışmakta olduğu gerçeğini çok da büyük bir tepki vermeden, serin kanlılıkla, başkasının başına geliyormuş gibi uzaktan izliyordum.
BÖLÜM 1 - MONTSEVERINA'YA HOŞ GELDİNİZ
BÖLÜM 2 - SAKLADIKLARIN KADAR HASTASIN
BÖLÜM 3 - DÖRT EL, İKİ KALP, İKİ KAFA VE BİR SÜRÜ RUH HALİ
BÖLÜM 4 - ORTA PARMAĞIMIN UCUNDAKİ IŞIK
BÖLÜM 5 - SEÇTİKLERİN VE VAZGEÇTİKLERİN
BÖLÜM 6 - BENİ TANIYORSUN, ÖYLEYSE VARIM
BÖLÜM 7 - BANA SÖZ VER!
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....