𓇚𓇚𓇚 "Kaçma!" dedi Ezra yakarır gibi. " Bir kere de beni yakma, iki gözüm." Firuze kolunu kurtarmaya çalıştı. İzin vermedi Ezra. "Gitmem lazım." dedi Firuze titreyen bir sesle. Oysa sert çıkarmaya çalışmıştı sesini ama artık olmuyordu. Yıkılmıştı tüm duvarları, tutamıyordu bu enkazı. Bir kez daha gitmeye çalışınca Ezra'daki bütün ipler koptu. Şu Midyat hep sessizliğine mahkumdu ya! Sevdasını haykırınca göğe şimşekler çaktı sanki yer yüzünde. "Kahrolmayasıca! "dedi onu kollarına alarak. Bir kolu Firuze'nin ince belini sardı. Boşta kalan ise güzel gözlerini kaçırmasın diye Firuze'nin yüzünü kavradı. Bir kere daha isyanını haykırdı ona. "Kahrolmayasıca! Ben daha sana nasıl anlatayım seni sevdiğimi! " Firuze onun kollarında sarsıla sarsıla ağlamaya başladı ama Ezra bunu bile görmüyordu. "Senin sevdanı demire söyledim, boynunu büktü. Taşa fısıldadım, yükümden dağıldı. Şu dağa bağırsam yıkılır ama bir sen anlamadın Firuze!" Bir kere daha sarstı onu. Dudakları arasında sadece Firuze'nin göz yaşları, Ezra'nın ise haykırışları kadar bir mesafe vardı. Aşılsaydı bu uçurum, sönerdi belki bu hasret ama bir nefeslik bu mesafe kaybolmuş yıllar kadar uzundu işte. "Keşke kör kalsaydım!" dedi ona doğru." Keşke kör kalsaydım da senle kör olmasaydı şu gönlüm!" Firuze'nin gözlerine değdi gözleri. Ağladığını fark etti. O da yıkıldı karşısında. Saman alevi yandı sarı renginde. Söndü Firuze'nin kara gözlerinde. "Neden?" dedi yıllardır dilinin ucunda tuttuğu, boğazına düğüm ettiği soruyu sonunda sorarak. "Neden kaçıyorsun benden?" 𓇚𓇚𓇚 19.09