*Beş yaşlarındayken*
Eylül: Annem nerede baba ?
Eylül: Biz ikiz kardeşimle, annemin nerede olduğunu merak ediyoruz, baba.
Değil mi Sude ?
Utku (babaları): Anneniz siz Dünya'ya gelirken kan kaybından, öldü kızım.
Eylül: Onu kardeşimle bulacağız.
Sude bir süre bana baktı ve dudakları aralandı
Sude: Onu bulamayız kardeşim, o öldü.
Küçük yaşta lenf kanseri olan Eylül, ikizinin yardımlarıyla daha iyi olmayı başarıyor. Eylül annesinin öldüğüne inanamaz. Babasıyla, annesi hakkında konuşmak istediğin de babası her seferinde annesinin öldüğünü hatırlatıp Eylül'ü başından savuyordu. Sude çok asi bir kız aynı zamanda inatçıda biri. Eylül ve Sude'nin dış görünüşü benzemediği kadar davranışları ve duyguları da benzemiyor. Eylül daha sakin ve duygulu bir kız fakat ikizi ona göre tam tersiydi Sude daha hırçın, daha acımasız bir kız. Babalarıyla yaşıyorlar fakat bu durumdan memnun oldukları söylenemez. Aynı evde olsalar bile babalarının yüzünü bile zor gören ikizlerin hayatları belkide bir kaç insan sayesinde değişiyor. Çevrelerindeki insanların değiştiklerini fark ettiklerinde asıl kendilerinin değiştiğini fark edemezler.
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."