Doğru yönü göstermek için, her zaman en parlak olmana gerek yoktu, çünkü Kutup Yıldızı, herkesin bildiği aksine en parlak olan yıldız değildi.
Ağlamak için göz yaşına, sevebilmek için güzel bir tene ihtiyaç yoktu. Başıboş bir ruh, çirkin bir tene de bağlayabilirdi kalbini, akıtabilirdi kanını, sevdiğinin bir damla gülümseyişi için.
Öfke nasıl bir şeydi ki, insanı kavuracak bu duygu, küçük bir şefkatten kör olabiliyordu? Öfke, sanılanın aksine, fazla mı güçsüzdü?
Ölüm, her zaman en iyi seçenek olmayabilirdi belki de. Bir seçenekten öte, bir sonuçtu ölüm. Ruhların serbest kaldığı, huzura kavuşmaktan çok, kafesin içindekilerin özleminden ağladığı bir sonuç.