Kadın alevdi.
Adam, o alevlerde kül olmak istedi.
Genç adam karşısında haber sunan kadını yüzündeki huzurlu gülümsemeyle izliyordu. Belki de takıntı olmuştu, bilmiyordu. Her akşam saat yedide televizyonun başına geçer, kimseyi dinlemezdi. O uzun, kahverengi ipeksi saçlarını televizyonun üzerinden okşardı. Merak ederdi. "Göründüğü kadar yumuşak mıdır?" diye. Onun kendinden emin, gür sesi her defasında kendisine hayran bıraktırırdı. Nefesini tutar, heyecanla onu izlerdi.
Tankurt Ergül, her zerresine kadar aşık bir adamdı.
Eftalya Giz Saka, güçlü bir kadındı. Belki de sadece takındığı maskeydi sert sesi, davranışları. Yaraları içinde saklıydı...
Kaldırımda yürürken karşınızdan gelen bir kadına âşık olabilirdiniz, çalıştığınız yerde hemen karşı masanızda oturan bir kadına da âşık olabilirdiniz. Bu kişi, üniversitedeyken çarpışma sonucu yere düşen kitaplarını toplamasına yardımcı olduğunuz ve o anda göz göze geldiğiniz kız da olabilirdi...
Ancak Tankurt'un aşkı nadir görülecek cinstendi.
Fenerbahçe'de futbol oyuncusu olan Tankurt, antrenmandan yorgun gelip kendisini koltuğuna attığında başladı her şey. Televizyonu açtığında karşısında gördüğü kadınla birkaç saniye kaldı öylece. İşte tam o an âşık oldu, Tankurt. Ve inanın söz konusu Eftalya olduğunda işi hiç kolay değildi...
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti.
Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefretin içiçe olduğu bir hayata istemeden de olsa adım atıcak , bağımlısı olucaktı.