Habil Esat HARMANŞAH
Soyum, memlekette kök söktüren dedeme dayanıyor. Asilliğimi babamın damarlarında dolaşan Harmanşah kanından, gücümü annemin duruşundan alıyorum. Duruşum mert, bakışlarım keskin, ellerim ise nasırlı. Damarlarımda dolaşan kanın hakkını veriyorum kesinlikle. Namertlere meydan okuyorum bir bakışımla. Demir gibi paslanmış, şarap gibi yıllanmışım. Dedemin ellerinde demlenmişim. Bu 'işkolik' lakabımı kolay elde etmemişim elbette.
Soğuk, işkolik, egoist, huysuz. Ne derseniz deyin. Beni tanımlayacak tek bir kelime yok. Bir rüzgar gibi esiyor, fırtına gibi gürlüyorum. Duygulara yer yok hayatımda. Ben bir Harmanşah'ım, anlıyor musunuz? Hata yapma lüksüm yok. Aşık olma lüksüm yok. Delikanlı çağımı çoktan geçtim. Otuzuna basmış, yolun yarısına varmaya az kalmış bir adamım ben. Soyadımın hakkını veriyorum tıpkı babam ve dedem gibi.
Ta ki, Dilber'imi bulana kadar. Onu bulunca anlıyorum. Bir HARMANŞAH bile bir kadının önünde diz çökebilirmiş. Çok geç öğreniyorum.
Bir HARMANŞAH'ın katlini bir kadın yazabilirmiş, o narin elleriyle.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."