Genç kız,oturduğu bankın karşısında bulunan dükkanı izlemeye ısrarla devam ediyordu. Saat gecenin on ikisiydi,kız öğleden beri buradaydı.
"Karnı da mı acıkmıyor bu kızcağızın?"
"Tuvaleti falan da mı gelmiyor yahu?"
"Yağmur da başladı hem..."
Etraftaki esnaflar,babacan bir tavırla kıza derdini sormuştu lakin kız onları duymamış gibi yapmakla yetinmişti belki de duymamıştı. En son dışardan gören bir insanın hemen yaftayı yapıştıracağı türden,biraz açık seçik giyimli ve tavırlı bir kadın gelip kıza oldukça samimi bir şekilde yardım etmek istemişti. Ne var ki,kadıncağızı diliyle kovalamıştı esnaf. Genç kız,donuk gözlerini sadece bu anda dükkandan çevirip,kadının arkasından bakmıştı,sonra da saatler boyu yine bu dükkanın kirli camlarına hapis etmişti.
Yağmur iyice şiddetlendiği an,dükkanın kapısı açıldı;genç kızın gözleri büyüdü. Elleriyle saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp yüzüne heyecanlı bir gülümseme yerleştirdi. Burnunun üstündeki küçük su damlasını minik elinin işaret parmağıyla silip ayağa kalktı ve dükkana doğru ilerlemeye başladı. Gördüğü surat onu heyecanlandırmıştı,her zaman da heyecanlandırırdı. Kalbini bir çocuk gibi attıran adama doğru koştu,sarıldı. Adam da ona sarıldı,sırtındaki ellerin baskısı onu bir hayli mutlu etmişti.
Ve gecenin bir saatinde,esnaflar dükkanlarını kapatmak için hazırlanırken bir an duraksamıştı;kollarını sanki karşısında birisi varmış gibi sarmış,boşluğa sarılan ve gülümseyen genç kızı hayretle izliyordu.
Adam kucağında taşıdığı kadını yatağa bıraktı. Gecenin soğuğunda incecik geceliğiyle kaçmaya çalışan kadın titriyordu. Kimi kandırıyordu ki titremesinin sebebi soğuk değildi. Onun korktuğunu biliyordu. O sırada adamlarından biri istediği su ve bezi getirdi. Kadının önünde eğilip ayağına dokundu. Kadın ateşe değmiş gibi kaçmaya çalıştı ama onu ayak bileğinden tutarak buna engel oldu. Bezi ıslattı ve Zöhre'nin kaçarken yaraladığı ayağının altındaki kanı silmeye başladı. Canı yanan kadın hızla nefesini içine çekti ama konuşmadı. Yüzüne bakmıyordu.
''Neden kaçtın Zöhre?'' Cevap yoktu. ''Ayaklarını yaralamışsın.'' Kadının ayağına sürülen bez canını yakıyor olmalıydı. Ayağını çekmeye çalıştı ama Doğu izin vermedi. ''Kalbinin zayıf olduğunu biliyorsun.'' Dedi. ''Bunu sana sürekli hatırlatmam mı gerekiyor? Öyle koşmayı kaldırabilecek durumda değilsin. Kendine zarar veriyorsun. Bunu yapmandan nefret ediyorum.''
Fütade: Mübtelâ, tutkun, biçare, zavallı, düşkün, aşık.
!!!FÜTADE adıyla yazılan ilk kitaptır.!!!