Siz hiç masmavi okyanusta esarete mahkûm olduğunuzu hissettiniz mi kalbinizin en derinlerinde? O hissetti, tutsak kaldı o gözlere, o tene, o adama, Kurt'a; kocasının abisine. Kurt, masallara inanmayan bir adamdı fakat unuttuğu bir şey vardı aşk masal değildi ve gerçeğin ta kendisiydi. O aşkın gerçeğini bir sene sonra döndüğü evinde bulmuştu. Kaçmaya çalıştığı ela gözlere mıh gibi bağlandı farkında olmadan. Baktığı, dokunduğu her yerde onun izine bulanmıştı nesneler, hayaller bile Hera'ya tutsaktı tıpkı Kurt gibi.
İlk gençlik heyecanında aşkın kanatlarına takılıp süzüldüklerini sansalar da bir süre sonra yere çakılış sesleri saracaktı bu evi. Bu ev cehennemin ta kendisi olacaktı. Hera ve Kurt'ta bu cehennemin pervaneleri...
Aşk, tutku, vicdan, kalp ağrısı, sancı hepsi onların hikâyesinde hayat bulacaktı.
Bu aşk bir kusursuz intihardı ve kim sağ çıkacaktı?
"Cehennem ateşinde aşkı arayanlara "
Konu:
Bir hemşire işine yine her zamanki gibi geç kalır ve patronu onu işten kovar, hemşirenin Nehir diye bir arkadaşı vardır ve ona iş ilanı verebileceğini söyler. Hemşire eve geri döndüğünde akşama kadar iş arar fakat bulamaz, bu yüzden de arkadaşı Nehirin dediği gibi iş ilanı verir...
İşte her şey o ilana cevap geldikten sonra başlar.