Genç kız, psikoloğun odasına girdiğinde adam, eliyle otur işareti yaptı. Daha sonra da konuşmasına başladı.
"Hoş geldin Ela. Kendini tanıtır mısın kısaca?"
Genç kız telefondan başını kaldırdı ve muzipçe gülümsedi:
"Bendeniz, Ela Şimşek. Gök gibi gürler şimşek gibi çakarım. Soyadım da buradan geliyor."
Adam, istemsizce gülümsedi. Bu durum, genç kızın gözünden kaçmamıştı. Adam, gözlüğünü düzelttikten sonra sesini ciddileştirdi:
"Ela Şimşek, dengesiz tavırların herkesin tepkisini toplamış. Neden böyle davranıyorsun?"
Genç kız gülerek yanıtladı. "İnsanlar benim eksenimde olmadığı için dengesiz sanıyorlar beni. Asıl dengesiz kendileri."
Genç adam sinirlenmişti. "Benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Dalga denizde olur efendim."
Genç adam, ayağa kalkarak kıza yaklaştı.
"Sen tam bir zır delisin."
"Siz de deli doktoru değil misiniz?"
"Hayır değilim." diye bağırdı genç adam. Kız gülümseyerek yanıt verdi:
"O zaman yanlış doktora gelmişim. Bana harbi bir deli doktoru lâzım."
İnsan her yara aldığında daha çabuk iyileşir mi gerçekten?
Yoksa o yaralar zamanla sadece daha derine mi işler?
Acı, yalnızlık ve bitmek bilmeyen karanlık... Bunlar büyürken bana eşlik eden tek duygulardı.
Çocukluğum onların nefretin gölgesinde sessizce kayboldu.Sevilmenin ne olduğunu bilmeden, ağır bir sessizlik içinde geçti.
Büyüdüğümde yanımda yalnızca alıştığım o soğuk boşluk vardı. Yaralar birikti, izler derinleşti. Hepsi bir şekilde geçti ya da geçmedi. Şimdi geriye ne kaldı bilmiyorum; sadece bir boşluk, sessiz ve sonu olmayan bir boşluk...