"Yine aynı mekan, aynı zaman. Ne değişti?" Bana bakarak gülümsedi.
"Sen değiştin, ben değiştim yetmez mi?"
Denize döndüm. Fakat omzumda hissettiğim elle tekrar ona dönmek durumunda kaldım. İşin garibi ise o elin sahibi o değildi. O benle susmayı ve denize bakmayı tercih etmişti. Peki hala omuzumdaki el kimindi? Bu sefer arkama döndüğümde başka bir çift mavi gözle karşılaşınca irkildim.
"Merhaba İlyas. Umarım beni hala hatırlıyorsundur. Bilinçaltının azap dolu tarafına hoşgeldin." Kendimi korkuyla geri çektiğimde dudaklarımdan istemsizce ismi döküldü.
"Teo? Ne işin var burada?"