Karşımdaki sandalyede elleri arkadan kalın halatlarla bağlı olan adamın acı kahve gözlerine baktım. Zira kendileri bu cılız bir ampulün aydınlatmaktan ziyade sadece göz kırptığı izbe mekanın içinde hedefinden hiç şaşmadan benim gözlerime dikilmişti. Duymak istediği cevapları gözlerimde arıyordu. Her zamanki gibi... O konuşmazdı. Eğer şuan burada ,bu konumda ,bu şekilde benim karşımda ise benim ona söyleyeceklerim vardı. Ve ben konuşmadan ağzından tek bir kelime duyamayacağımı biliyordum. . . Dudağının sağ tarafı yavaşça yukarı kıvrıldı. Bu hiç şaşmazdı. Sağ tarafı kıvrılır ve kahvenin en soğuk rengi gözü hafifçe kısılırdı. Elleri yavaşça arkadan öne doğru uzandı acele etmeden boyunun iki tarafına koyduğu elleri yardımıyla boynunu kütletti. Şaşırmam belki de korkmam gerekiyordu. Elleri bağlı diye güvendikleri adam şuan ellerini boynunu kütletmek için kullanıyordu. Aynı eller birkaç saniye sonra boynumu kırabilirdi. Ama benim yüzümde sadece bir sırıtma oldu. O'nu tanıyor olmanın verdiği bir garip tepkiydi bu. Soğuk bir şekilde güldüm. -Hiç değişmemişsin. -Senin aksine.