Kendime birçok kez sordum,
Ne için doğduğumu, büyüdüğümü ve bir yetişkin olduğumu,
Neden bulutların geçip gittiğini ve neden yağmur yağdığını.
Bu dünyada kendinden bir şey bekleme.
Bulutlara doğru uçabilirdim, ama kanatlarım yok.
Yıldızların bu parıltısı beni etkiliyor.
Ama yıldıza ulaşabilmek çok zor, ne kadar yakınlaşsan da.
Gerçi gücüm var mı bilmiyorum.
Biraz bekleyeceğim.
Ve sonra yolculuk için hazırlanacağım.
Umuttan ve hayallerden sonra
Yıldızımı kül etme, bekle.
Kaç yolu gitmem lazım,
Kaç zirveye tırmanmam lazım kendimi bulmak için.
Kaç uçurumdan düşmem lazım
Kaç kere baştan başlamam lazım, tüm bunların anlamı var mı?
Biraz bekleyeceğim.
Ve sonra yolculuk için hazırlanacağım.
Umuttan ve hayallerden sonra
Yıldızımı kül etme, bekle.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...