Doğru insanla tanışacağımız günün o sihrini hissetmek istediğimiz zamanı nasıl hayal ederiz? Otobüste yolumuza giderken mi? Yoksa iş yerinde mi? Belki birisi vasıtasıyla, belki de onun bizi bulma hayaliyle... Nasıl ve nerede yaşanırsa yaşansın o gün geldiğinde gözümüzle görmesek bile kalbimizle hissedeceğimiz bir şey her zaman yaşanmış olarak bilinir; SİHİR. Biz göremiyor ve sadece hissetmeyi seviyoruzdur fakat Göksemin, şirketini batıran insanlardan kaçarken o soğuk gecede sadece kurtulmayı ve bir güne sığmayacak kadar dolup taşan günü yaşamamış olmayı dilerken, belki de bunun gibi aşka dayanan bir sihir aramasa da buna benzer bir şey yaşanmasını ve eski hayatına geri dönmeyi dilemişti. Kardeşleri Aysemin ve Melis ile birlikte zaten zor baş ettikleri ailevi sıkıntılarına mesela... Fakat o gün şans Göksemin'den yana farklı bir yol seçmişti. Ortada bir sihir vardı ve bu sihir sayesinde Göksemin saliseler içerisinde kendisini Eminönü'nde ablasının gizliden ajan binası olarak kullandığı otelin hemen alt sokağında bulmuştu. Hemde onu araba çarpmasın diye 'kenara ittim' bahanesiyle bir kıtadan öbür kıtaya paralel ışınlanabilen 'sihirli' bir kızı tam da üstüne düşmüş bir halde bularak. Tabii ki de bu bir tesadüf değildi. Olamazdı. Olmamıştı... (Düzenleyerek sizinle her pazartesi ve perşembe günleri ikişer bölüm paylaşacağım. Bu sihirli yolculukta bana katılın. Sevgiler, Özge Nur ) *Tüm Hakkı Saklıdır