Reyhan hayalindeki meslek olan aşçılığı yapmak için ailesiyle seçtiği bölümü birincilikle bitirmek zorundaydı. Olmak istediği şehirde en ünlü mimarlık firmasından teklif alabilmesi buna bağlıydı. Bitirdi de. İstanbul'a gitmek için daha önce hiç binmediği uçağa, üç abisinden biri peşine takılmasın diye birinci sınıf biletle bindi. Bir buçuk saat sürecek yolculukta, uçak korkusundan dolayı yanındaki koltuğun şanslı(?!) sahibinin kabusu olmasıyla havadaki gaz dengesi, aşkla mı nefretle mi yer değiştirecekti? Peki bu adama rahatlamak için anlattıkları, aslında asla anlatmaması gerekenlerse... O zaman İstanbul'da olmak Reyhan'ın hayalinde olduğu kadar mükemmel mi olacaktı yoksa aleyhinde delil olarak mı kullanılacaktı?