''Yeter, daha fazla yakma bu kavrulan ruhumu,'' başımı hafifçe yana eğdim ve fısıldadım, ''Küllerimden doğamam ki ben.''
Elini kaldırdı yavaşça, idam hükmü verilmiş bir mahkum gibi kirpiğimin ucunda asılı kalmış göz yaşımı tuttu parmağının ucunda, öldürmedi göz yaşımı, hapsetti parmaklarının ucuna. Gözlerimin içine baktı, elaları şimdi karanlığa hapsolmuş bir kara delik gibi değil; ateşiyle koca dünyayı aydınlatan güneş gibiydi. ''Ruhunda benim,'' başını eğdi usulca, dudakları ölümü fısıldıyordu, ''Küllerinde.''
***
❄️ Bir gölgenin duyguları olur muydu? Aşkı, kederi hissedebilir miydi? Evet; onunda duyguları yoktu. Ve şimdi o gölge, benim kaderimi baştan yazıyordu...
+18 detaylar, cinsel içerik, uygunsuz sözler, küfürler, argolar ve rahatsız edici detaylar bulundurur. Rahatsız olacaklar okumamalı.
(Fantastik - geçmiş zaman kurgusu)
🕯️🕯️🕯️
Yaklaşık bi' on dakikanın ardına doğruldu ve dakikalar önce ateşin içine koyduğu kılıcı çıkarttı alevlerin içinden. Yarısına kadar kızıla bulanmış çelik kılıçtan dumanlar çıkıyordu. Bir an göz göze geldik. "Ne yapacaksın bana?"
"Ölmemeni sağlayacağım." Eliyle beni kendine çekti. Neredeyse dip dibeydik.
"Neden? Ne saçma! Siz esirlerinize böyle mi yapıyorsunuz? Önce yaralayıp ölüm eşiğine getirip sonra iyileştiriyor musunuz?" İsyan ederken aynı zamanda bu durumdan da memnundum, ne yalan söyleyim. Eğer kaçmaya çalışacaksam en azından tedavi edilmiş olmalıydım.
"O, göğsündeki lekeyi görmeden önceydi." Dedi ve güzel yüzünden beklenen bir çapkınlıkla güldü. Karanlık Prens, doğum lekemden bahsediyor olmalıydı.