Adını bilmediğim bir sokaktan geçerken onu gördüm. Yine hep acı çekerken gittiği o yanlızlık köşesinde elinde yanmaya devam eden sigarasıyla , o bankta soğuk bakışlarla denizin durgunluğunu izliyordu.
Sokakları adı gibi bilen ,18 yaşında bir gençti. Sokakta hep geçip gitti çoçukluğu...
sokakığın başında dururken...
Ona yardım ettmek istedim ama her yanına gittiğimde benden daha uzaklaşıyordu. o daracık, karanlık ,mutsuz asık suratlı insanlarla dolan, sokaktan geçiyordu.
Onun her geçişinde söyleyemiyordum ona bir türlü şu iki kelimeyi
ikimizde bu aşkın ve mutsuz insanlarla dolan hayatın içinde inatçı birer aşıklardık.
Ama bir türlü itiraf edemiyorduk birbirimize olan inatçı aşıkı...
*Düzenlendi*
Evden kaçmış, sokakta yaşayan bir hırsız...
Peki bu hırsızın ailesi gerçek ailesi değilde üveyse,
Doğumda karışmışsa...
....
Önümde oturduğu yerde alttan alttan bana bakıyordu.
"Bana niye öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?" Gözlerimin içine baktı, yanakları kızardı.
Düşündüm ciddiyetle bir kaç saniye.
"Şey gibi.."
"Ne gibi?" Yanakları daha da kızardı. Utanmıştı ama cevabımı hevesle bekliyordu.
"Enik gibi."
Bir kaç saniye sessizlik oldu.
" Öf Seren ya! Bütün hevesimin içine ettin!" Sinirle ofladı.
Kahkaha attım.
*Kapak Pinterestten alınmıştır.*