Kalbi yaralı, içi kan ağlayan, büyük üzüntü içinde olan. Anlamı bu olan bir isim verilmişti mahallemize. Dilhun Mahallesi. Adı bu kadar yürek burkan, can yakanken nasıl gülünürdü bu mahallede? Mutlu son görür müydü bu mahalle? Görmezdi. Adına yakışmazdı. Dilhun Mahallesi, adının anlamını layığıyla yaşatırdı. *** "Yiğit, yapma. Evlilik çok ciddi bir şey, bunun geri dönüşü olmaz. Bizi tamamen bitirirsin. Bunu bize, sevgimize yapma. Bu sefer bari bak yüzüme. "Ne sevgisi?" diyen adam iğrenir gibi buruşturdu suratını. "Gerçekten seni sevdiğimi mi düşünüyorsun, Yeşim?" Yeşim'in akları al al olurken zorlukla yutkundu. "Sevmedin mi?" diye sordu fısıldarcasına, aklı almıyordu böyle bir şeyi. Yalan söylediğini biliyordu çünkü onlar çok kötü şeyler yaşamışlardı ama her şeye rağmen birbirlerine derinden bağlılardı. "Sevmediysen neden benim yüzümden hayatını mahvettin? Yıllarca hapis yattın, gençliğinin en güzel anlarını kaçırdın! Beni sevmediysen neden yaptın bunu söylesene!" Genç adam zorlukla yutkundu. Sert çehresi gaddar bir cellattan farksız değildi ve sözlerinin bir kılıç darbesi kadar etkili olması için tüm gücünü verdi. "Çünkü sana acıdım."