Elimi göğsüne daha çok bastırdı ve doğruca gözlerime baktı. "Ne yapıyorsun lan bana?" diye sordu. Sesi boğuktu. Her zamanki güçlü, kaba sesine tezat düşüyordu bu kez sesinin tonu. "Lan ben dümdüz bir adamdım. Ha, şu kütüklerden farkım yoktu benim." boşlukta ki eliyle, ileride şömine için kesilmiş odunları işaret etti. Hafifçe gülümsedim. "Ne yaptın da bu kütükten böyle bir şey çıkardın sen?"
"Bilmem." omuz silktim, dudaklarımın kenarı yukarıya doğru kıvrılmıştı. Parmak uçlarım, çenesindeki kısa sakallarına dokunduğunda gözlerim fırtınamın, mavilerine yerleşti.
"Bakma lan şöyle. Dikme o çimen gözlerini gözlerime. Yasaksın sen bana. Olmaz gülüm, olmaz yeşilim, olmaz." elimi göğsünden çekti ve beni yine kendinden uzaklaştırdı. Onun varlığı ile unuttuğum her şey tekrar zihnime yerleşti.
Olmazdı.
Olmazdık. Biz, biz olmazdık.
O bana yasak, ben ona.
Aylar önce o imzayı atmadan tanımayı dilerdim onu. Sevmeyi. Yada babamın beni Birhan yerine, abisi Mazhar'a vermesini dilerdim. O zaman yasak olmazdık. O zaman biz olurduk işte. O zaman yeşilim, fırtınasına kapıldığı mavisiyle bir olurdu işte.
-NyksCiel
(Töre hikayesi değildir)Tutti i diritti riservati