Ben renklerinin içinde siyaha yer olmadığı için gökkuşağına küsen kızdım.
Ben kalabalığın arasında yanlızlaşan ruhların sessiz çığlıydım.
Ben geceleri uyurken rüyasında görmek istediği şeylerin hayalini kuran, uyandığında ise rüyasında ne gördüğünü unutan ama yine de bunu yapmaktan vazgeçmeyen kızdım.
Bir gece vakti, bir merdiven boşluğunda karanlığın günahına ortak oldum ben.
Kötülerin bileklerinden damgalandığı, iyilerin sus çizgilerinde hilal taşıdığı.
Ruhum demir prangalarla sallandırıldı gök yüzünden.
Ben artık ölümün sessiz fısıltısıyım.
Ben ellerinde özgürlüğün kanını taşıyan, içinde diri diri yanan bedenlerin olduğu cehenneme odun taşıyan zebaniyim.
Ben tarihin bir gününe hapsolan, dönen yelkonavın sivri ucunu bileğine saplayan, izi kalan her yarayı yeniden kanatan bir ruhum. Güneşe kör kalmış bedenim artık erimeyen bir buz.
Ben ne azrailim ne de ölüm.
Ben kimim biliyor musun?
Ben cennetten kaçarken cehenneme mahkum olan bir meleğim.
Ben, Ay Okçusu'yum.
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.