İşaret parmağıyla yanağımı okşadı. Dokunuşları yumuşak ama tutkuluydu. Sıcak elleri yüzümde gezdikçe vücuduma elektrik akımı verilmiş hissine kapılıyordum.
Korkak ve boğuk sesimle “Kont Talmadge!” dedim.
Yanağımı okşamayı sürdürdü. “Efendim, aşkım?” Konuşmasıyla beraber nefesinin ferah aroması burnumu yakmıştı.
İrkilerek geri çekildim. “Bana aşkım deme. Ben senin hiçbir şeyin değilim.”
Kaşları çatıldı. “Sen benim kalbimin atma sebebisin.” Yanlış, ben bir hizmetçiyim.
Yutkundum, bazen sinirden kudurabiliyordu. Yine de pes etmemeliydim. “Öyleyse neden bana bunu yapıyorsun, Dorian?”
Kahverenginin en koyu tonu olan gözleri siyaha döndü diyebilirim. Oops, bu kötüye işaretti. “Sana zarar mı verdim? Seni incittim mi?”
Başımı olumsuz manada salladım. “Hayır. Ama inciteceksin. Beni buraya hapsettin. ”
Kusursuz burnunu kırıştırdı. “Saçının ucuna zarar vermektense kolumu keserim.”
Dorian yavaş yavaş üstümden çekilince koltukta doğruldum. Bu sayede yüzüne daha rahat bakabildim. Koyu kahverengi gözleri, siyah saçları, gamzeleri ve kusursuz burnu ile bir mükemmellik abidesiydi. Tabii sağ yanağını boydan boya kaplayan yara izini saymazsak…