''Sana aklını kurcalayan, düşündükçe dibe battığın, kimsenin bir ömür adasa bile asla bilemeyeceği sırları açıklayabilirim. Evrenin hareketini ve ilk yaşamın konumlandığı, kainatın kalbinin attığı yeri gösterebilirim. Aynı anda zihnen her yerde var olmanın, herkesin dimağına girebilmenin, mikro kozmosun makro kozmos ile olan bağlantısının nasıl bir duygu olduğunu da söyleyebilirim. Bir Tanrı'nın var olup olmadığını, tesadüflerin gerçek manasını, hakikatin ne anlama geldiğini, rüyaların esasında neyi ifade ettiğini kolaylıkla dile getirebilir; havanın, Güneş'in, yıldızların, toprağın, hatta küçücük bir yaprağın dilini nasıl konuşabileceğini, ölümü nasıl durdurabileceğini sana öğretebilirim.
Fakat buna rağmen dile alınmayan, unutulan ama var olduğu bilinen bir esrar var bu topraklarda. Her gün onu görüyorsun ama aslında anlamıyorsun. Her saniye yanından geçiyor ama onu yakalayamıyorsun. İşte o sırrı sana söyleyemem. Bu gizi çözmek için ona yaklaşman gerektiğini düşünebilirsin ama ona yaklaşan, yaklaşmayı deneyen herkes gibi sonunda sen de delirirsin. Ancak ondan uzaklaşırsan ve nihayet kendin olmayı bırakırsan onu anlayabilirsin.
Bu sırrı öğrendiğin anda, tıpkı benim gibi, senin de korkunç bir bedel ödemen gerekecektir.
İsmin sonsuza dek unutulacak, kıyılarda bıraktığın tüm ayak izlerin köpüklü sulara karışacak, hem ölü hem de diri olacaksın ama ikisine de ait olmadan yaşayacaksın. Her gün yeniden doğacak ve her gün yeniden öleceksin. Her şeyi değiştirebilecek güç sende varken, tıpkı diğer herkes gibi sen de sadece izlemekle yetinecek, kimseyi istesen bile sevemeyecek, nihayetinde tüm dostlarına ihanet edeceksin.
Şimdi söyle bana, bu sırrı öğrenmek için hâlâ daha istekli misin?''
TÜM HAKLARI SAKLIDIR!
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."