Ayet’ten: Belki de Şems diye biri yoktu. Şems, Mevlana’nın Tyler Durden’iydi. Her çok mutsuz bitişlerin altında çok mutlu bir başlangıç yatmıyor mu? Şimdi masada karşımda otururken gözlerimizin karşılaştığı şu saniyede daha farklı ne düşünebilirim bilmiyorum. Belki de diyorum sen yoksun, ben bir hayalle oturmuş sıkma portakal suyu içiyorum. Ya da yok olan benim, sen kendi kendinle konuşuyorsun. Hepimiz, kendi mucize iç şahsiyetlerimize âşık kişileriz. Kusursuz dünya ütopyamızı ancak bu şekilde gerçekleştirebileceğimizin kesin bilgisine sahibiz çünkü. Şimdi yengenden ve onun hamileliğinden bahsediyorsun. Şüpheci ve güvensiz kişiliği yüzünden, bir türlü hamile olduğuna inanmak istemediğini, yarı ironik yarı garipser bir tavırla anlattığın şu dakikada, ben bir buçuk yıl öncesinin bir nisan gününe dönüyorum. Yine bir masa ve yine karşılıklı oturmuşuz. Ah, ama hayır! Bu kez oturanlar sanki biz değiliz. Bunlar Ayet ve Yuti. Bizden farklı olarak, onlar gerçek bir masalın heyecan ve merak doTous Droits Réservés
1 chapitre