Hafif meltemin tenime temas etmesiyle gözlerimi yavaşça araladım. Dizinde yatmış olduğum biricik aşkım anneme baktım. Her zamanki gibi örgüsünü örüyordu. Burnunun üstünde duran gümüş çerçeveli kemik gözlüğü deniz mavisi gözlerini görmemi engelliyordu. Annemden bana geçen iki şey vardı, birincisi mavi gözlerim, bir diğeri ise kum rengindeki saçlarımdı. Gözlerimin rengi sebebiyle annem adımı 'Mavi' koymaya karar vermişti. "Mavi," dedi annem örgüsünü kendisiyle koltuğun sol kolu arasında ayrılmış özel yere koydu. "Bana söz ver, Mavi." "Ne için anneciğim," diye sordum hemen. Annem göz yaşlarını tutamadı. "Mavi'm, seni çok seviyorum ve her zaman çok seveceğim." Anlamamıştım, öylece anneme bakıyordum. "Zamanı geldi," dedi içeriye giren adam. "Gel buraya, küçük kız." "Anneciğim," dedim ve annemin elini tutmaya yeltendim fakat annem elini çekti. "Git," dedi. "Kurtar kendini, Mavi." Soru sormama izin vermediler ve beni yaka paça evden çıkarttılar. "Annem," dedim. "O da gelmeyecek mi?" Dışarıda duran bir yığın adam bu dediğime kahkahayla gülmeye başladı. "Üzgünüm, küçüğüm." "Ne için," diye sordum. "Artık senin bir annen yok," dedi adam ve evimizin içinden annemin çığlığıyla iki el silah sesi sardı bütün sokağı.