Haber spikeri sunacağı haberden ötürü oldukça gergin ve öfkeliydi. Bu ruh halinin de yüzüne yansımasına engel olamadı.
-Korkulan olay yine gerçekleşti. Dün sabah saatlerinde İstanbul, Esenyurt semti civarlarında bulunan siyah çöp poşetinin içinden çıkan parçalanmış insan bedeninin, kaçırılan gelin Gülşe Dağdelen'e ait olduğu tespit edildi.
Bu vahşice işlenen beşinci kayıp gelin cinayeti. Yetkililerden hala yeterli açıklama gelmese de işlenen cinayetlerin tek bir kişi tarafından işlenildiği düşünülüyor.
Genç kadın spikerin aldığı derin nefesle göğsü havalandı. Sırada ki habere geçtikten sonra bu zavallı kadınlar unutulacaktı. Son cümlesini de söylemek istedi.
- Çevremizde ki herkese dikkat edeceğimiz bir zamana giriyoruz.
***
Özge, o güne dönebilseydi, gözlerini kör eder, öyle beklerdi.
Ferit, o güne dönebilseydi, kadına inanmak isterdi.
Özge ile Ferit'in yolları, katil zanlısıyla, cinayet büronun komiser amiri olarak kesişecekti. Ve kadın uyandığı her gün için pişman edilecekti.
Yayınlanma Tarihi:17.12.2019
Yetişkin İçerik
Suikasti yapacağı yer üst kıdemde bir askeri karargahtı ve orası en iyi eğitilmiş askerleri barındırıyordu. Ve araştırdıklarına göre General'in kızı Âmine'yi parmak izi almadan içeri alıyorlardı. Çarşaf ve maskeyle kendini kamufle edebilirdi genç kadın. Askeriyede Âmine'yi daha önce görmüşlerdi. İki santimlik bir boy farkı dahi olsa bunu fark ederlerdi. Âmine ondan 5 cm daha uzundu ve bu yüzden boyu ona yakın olsun diye altı dolgu topuklu spor ayakkabı giymişti.
Üzerinde ki çarşaf bol olduğu için ondan daha zayıf olduğu belli olmuyordu. Mavi gözlerine Âmine'nin bal rengi gözlerini lensle taklid edince herşey tamamdı. Bilerek onu seçmişlerdi. Bir karargâha girip oranın en yetkili General'ini öldürmek ancak onun altından kalkabileceği bir görevdi. Ve bunu başaracaktı! Bugün örgütlerinin kabusu General Hamid Aladağ ölecekti!
Üstelik bunu öz kızı Âmine Aladağ yapacaktı.
En azından herkes böyle bilecekti...
🗝️
Burası Hemsâye Adası'ydı.
Dört tarafı denizle kaplı, içi huzur dolu bir kara parçası. Sanki burası dünya da temiz kalmış tek yerdi. Hâlâ insanlar düşenin üzerine basıp geçmek yerine birbirleriyle yardımlaşırdı, hoşgörü vardı mesela hangi dine, ırka, yahut giyimde olduğuna karışmıyorlardı burda insanlar. Birlikte huzur içinde yaşayıp gidiyorlardı.
Aylardan Temmuz'du. Hemsâye'nin çiçek açtığı en göz kamaştırıcı zamanlarındanlardı. Çiçekler takmış bir gelini andırıyordu Huzurun Adası. Rengarenk eski usül boyanmış evlerin balkonlarına tırmanıyordu Begonvil çiçekleri. Yanından yürüdüğü ahşap konağın duvarlarını saran asmanın yapraklarını toplayıp hasır sepetine biriktiriyordu bir genç kız. Şimdi bu nadir kalmış temiz beldeye kendi karalarını çalmaya planlıyordu kara ruhlar. Elbette ki onlara set vuracak kahramanlar mevcuttu. İşte serüven böyle başlayacaktı.