Anlamını bilemediğimiz çok şey yaşarız hayat boyunca. Çözümünü bilemediğimiz, yıpranmaktan korkup olay kahramanı olmak istemeyişimiz, daima uzaktan seyredişlerimiz bizim yazgımızdı. Aslında başrolüydük kendi hayatlarımızın, hayallerimizin... Sessiz ve mutlu bir yaşam mıydı dileğimiz, doğum günleri mumlarını öylesine umutla ve içten üflerken? Değildi. Kötülükleriyle bile kabul edeceğimiz tek bir omuzdu arkamızda "duvar" gibi durmasını istediğimiz. Hayat da böyleydi. Yağmur yağdıktan sonra güneşin çıkıp ardından gökkuşağını getirmesi gibi... Her şeyi birkaç dakikalığına unutmaya verilen fırsattı işte bu. Kim bilebilir ki içimizde biriken şeyleri, küçücük şeylerin birer birer yok edebileceğini? Ve kim tahmin ederdi tesadüfle başlayan bir aşk hikâyesini?