"Bir varmış, bir yokmuş. çok uzaklarda bir köyde bir kız çocuğu doğmuş. Saçları kıvırcık, oyuncak bebek gibi. Gözleri ise denize bakarken köyümüzdeki çay tarlaları gibi yem yeşil, yeşile bakar iken mas mavi. Karadenizi içinde taşıyor daima. Ama annesi sevememiş bu çocuğu, doğduktan hemen sonra vermiş kardeşine. "Bakamam" demiş, "bu bez bebeğe hakettiği hayatı yaşatamam" demiş. "Hakkını helal et bebeğim. Güzel kızım, meleğim. Sana annelik edemedim, ama benim yokluğumu yaşamanı istemiyorum. Sana, yüzüne, kokuna, minicik ellerine doyamadan gidiyorum. Affet, affet güzel kızım affet." demiş annesi bebeğine." "Ee? Hiç yokluğunu fark etmiş mi?" "Etmemiş. Teyzesi annesiymis gibi bakmış o kıza. Hiç de açmamış konusunu, en iyisi bu diye düşünmüş." "O kızı mutlu mu şimdi anne?" "Çok mutlu. Onu seven bir ailesi var. Canından daha çok seven bir annesi, saçının bir teline zarar gelirse ağlayan bir babası. Her ne kadar da kendi çocukları olmasa."