Oliver Grimorie, gözlerini sis bulutu içindeki Çelik Dağ zirvelerine dikmiş haraketsizce oturuyordu. Görenler yaşlı büyücü hiçbir şey yapmıyor zannediyordu. Aslında Grimorie öyle haraketsiz durarak çok şey yapıyordu. Düşünüyordu. Ve böylesine büyük, kanlı savaşları ancak oturup düşünecek vakti olanlar kazanırdı. Çünkü düşmanları da en az kendi orduları kadar farklıydı. İnsan değillerdi. Gollorklar, Tepegözler, çelik tırnaklı devler, Goblinler ve büyücüler. Böyle bir orduyla baş edebilmek, bilek gücünden daha fazlasını istiyordu. Ve o fazlalık M.Oliver Grimorie'nin zihninin içindeydi.
Yaşlı büyücü gözlerini Çelik Dağ zirvelerinden ayırmadan, sakin ve kısık sesle sordu.
"İnsan en çok neyden korkar, Alexander?"
"Bilmiyorum Efendim" dedi Alex.
"insan en çok yaşamadığı şeylerden korkar. Sevgide buna dahil."
"Onlar ölmekten korkuyordu. Çünkü yaşadıklarını sanıyordu..."
*****
Alexander Green ve Buzun Kalbi.
Genç bir çocuğun fantastik bir evrene giriş öyküsü.
"kanatlarının olmaması uçmana engel değil. Bak şu yalnız Kırlangıç'a.
Kalbin neden onun kanatlarıyla birlikte değil?"
G.K.KAYA