İnsanın yaradılışında vardı kaybetmek, kazanmanın olduğu kadar. Beyin ve kalbin yıllarca süregelen bir savaşı vardı ortada. Duygular mı kazanırdı yoksa mantık mı? Ne yönde ilerlemeyi seçtiğimiz önemliydi aslında. Elimizden kayıp gidenlerin peşinden koşmak ne kadar mantıklıydı? Mantıklı olan kabullenmek ve vazgeçmek miydi? Öyleyse ne kadar mantıklı olabilirdi ki kader? Sahi gerçekten belirlenmiş miydi kader önceden ya da kader diye bir şey var mıydı? Olması gereken yerde olması gereken saatte her şey olmalı mıydı?