Cennetten koparılıpta dünyaya gönderilen bir huma kuşunun hikayesi bu. Güzelliklerin içinden koparılıpta imtihan deryasına atılıp kanat çırpmaya çalışan bir huma kuşunun hayat mücadelesi.. Kapının gürültülü bir şekilde duvara çarpılmasıyla genç kız şıçrayarak oturduğu yerden kalkıp, arkasını döndü. Odanın içine giren kocası hiddetle yerleri dövüyordu sanki. Bir ileri bir geri odanın etrafında adım atan adam karısını fark edemeyecek kadar kendisini kaybetmişti. Ağzından çıkanları bile birilerinin duyabilme ihtimalini düşünmeden dudaklarının arasından dışarıya sarf ediyordu. "Sıçayım böyle hayatın içene emi! Ne lan bu böyle her şeyin bedelini ben mi ödeyeceğim?" Sinirini bir türlü dindiremeyen adam yumruk yaptığı elini duvara geçirmeye başladı. Biraz önce babası öyle bir ateş bırakmıştı ki içine sağanak sağanak yağmurlarla yıkansa da yüreği artık söndüremezdi o ateşi. Bir anda aklına gelen abisi ile yumdu gözlerini. Derisi soyulan elinin durumunun vehametini düşünmeden daha güçlü vurarak kanatlamaya başladı. "Sen gittin abi.. Sen vuruldun.. Ama ölen ben oldum.. Şimdi nasıl senin sevdiğin kızı ben karım yapayım he.. Hüma'nın üzerine nasıl getireyim." Elini vurduğu duvara çaresizce anlını koydu. "Ben şimdi nasıl söyleyeceğim Hüma'ya Diyar benim nikahıma geçecek diye. Günlerdir göz yaşı döktüğün kız artık senin kuman olacak diye nasıl söyleyeceğim Allah'ım.." Durumun acı yüzünü kendine bile itiraf edemeyen adam zalim hükmün pençesinde boğuşurken, odanın içinden gelen bir sesle kafasını duvardan kaldırarak arkasına döndü. Ve şuanda en son görmek istediği kişiyi görüyordu gözleri. Allah kahretsin anlatmaya korttuğu kadın her şeyi duymuştu artık...All Rights Reserved