"- Seni hissedebiliyorum. "Lanet olsun". Uzun adımlarla olduğum yere gelirken telaşla geriledim ve sırtımda soğuk taşları hissettiğimde gücü daha çok çağırmaya çalışırken çaresizce titriyordum. Nafile çabalarım adamın karşımda bitip elini sıkıca omzuma koymasıyla sonuçlanmıştı. Gözlerini karşımda kırpıştırıken kafası karışmış gibiydi. O anda beni gerçekten görüyordu. Lanet olası beni gerçekten görüyordu. Kafasını yana eğip çocuksu diyebileceğim bir merakla beni incelerken: - Nesin sen? diye sordu. Buna nasıl cevap vereceğimi bilemiyordum. (...) - Seni görebiliyorum. Bana bakıyorsun. Ben seni salana kadar buradan gidemezsin cadı. Düşüncelerini bana aç, diye daha tane tane şekilde komut etti bu sefer. Sabrının bitmek üzere olduğunu görebiliyordum. Gücüme odaklanmam gerekirdi ama daha fazla dayanamayıp elinden kurtulmak için kendimi çektim ama omzundaki eli beni duvra çivilemişti diğer eli de onu iten bileğimi tutup duvara çivilediğinde tek kurtuluş yolum her zamanki gibi ışığı, içimdeki büyüyü çağırmaktı.