Nefesimden çıkan buğunun görünmesine en büyük destek sokak lambalarının aydınlattığı dar sokaktı. Ayağımın zeminde bıraktığı sese nefes seslerim eşlik ediyordu. Uykulu, yorgun ve ruhen çökmüş vücudumun ayakta durması ve ilerlemesi için çaba sarf eden bir çift ayak. Bu vücuda can veren bir kalp, o kalbin durmasını deli gibi isteyen ama durdurmak için fazla korkak olan bir adet ben... Ve bunca şeyi kucaklayan sıra sıra dizili evlerin arkasında sıkışmış, dar, uzun bir sokak. Ayaklarım hareket ediyordu, nereye, ne tarafa bir fikrim olmadan beni götürdüğü yolda ilerliyordum. Tamamen bir kukla misali... 12 yıllık bir bedende, 50'lik bir ruh taşımak... Her zaman katlanamadığımı söyler, bu yükün fazla olduğunu, hep beni öldürdüğünü dile getirir, kendi kendime hâlâ nefes alıyorsun der, 50'lik ruhuma iki yaş daha eklerdim. Her yaş günümde ruhumun iki kat yaşlandığı bu dünya da ölüme koşunca korkularım bana koşu bandından farksız , sonuçta kuklalar olduğu yerde hareket etmezmiydi. ''Geçmişin intikamıyla kavrulurken anın ateşiyle geleceğini yaktı'' -Betül ÜLKER