1 جزء مستمرة Efsanelere göre "Ölü Orman'a adımını atan, bir daha geri dönemez..." Bu ürkütücü söylenti, herkesin dilinde nesilden nesile aktarılmış, ormanın karanlık derinliklerine gizemli bir perde çekmişti.
İşte bu yasak topraklara, içlerindeki merak dürtüsüne yenik düşen dokuz genç arkadaş, bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkıyorlardı. Acaba bu cesur ama belki de pervasızca adım, onları efsanelerin karanlık kucağından kurtarabilecek miydi?
Yoksa onlar da Ölü Orman'ın yutkunamadığı kayıp ruhlar arasına mı karışacaklardı?
Araba, ormanın girişinde, iki yanı sık ve karanlık ağaçlarla çevrili toprak bir yolun kenarında durdu. Hava iyice kararmıştı. Ağaçların arasından uğultulu bir rüzgar esiyordu. Ormanın derinliklerinden gelen tekinsiz sesler, içimizde belirsiz bir ürpertiye neden oluyordu.
Armin, o her zamanki meydan okuyan bakışlarıyla etrafına göz gezdirdi.
Arabadan indiklerinde, ormanın nemli ve küf kokulu havası ciğerlerine doldu. Ayaklarının altında kurumuş dalların çıtırtıları yankılanıyordu.
Atakan, elindeki güçlü fenerin ışığını ormanın derinliklerine doğru çevirdi. Işık, birbirine dolanmış ağaç gövdelerini, karanlıkta parlayan nemli yaprakları ve belirsiz gölgeleri ortaya çıkarıyordu. Ormanın içine doğru uzanan karanlık ve davetkar olmayan yol, sanki onları yutmaya hazır bir ağız gibiydi.
"Hazır mıyız?" diye sordu Atakan, sesi normalden biraz daha alçaktı. Herkes tereddütle birbirine baktı. İçlerinde beliren o ufak şüphe kırıntısı, efsanelerin fısıltılarının ne kadar etkili olduğunu gösteriyordu. Ama merak ve kanıtlama arzusu, korkularının önüne geçmeyi başardı.
Derin bir nefes alan Armin, kararlı bir şekilde öne çıktı. "Hazırız," dedi, sesi yankılandı. Diğerleri de yavaş yavaş onu takip etti. Dokuz arkadaş, efsanelerin karanlık dehlizlerine doğru, bilinmeyene doğru ilk adımlarını att