"Kuralları yık, adaletsizliği yak.
Bırak, gözlerindeki perdeyi çıkarıp atsın, ahmaklar."
Şeytan, arkamda pusu kurmuş, en ufak yanlışımda beni asmak için bekliyordu. Ölümün gerçekliği parmaklarımı karıncalaştırırken son nefeslerimi verdiğimi biliyor, sessizce kabul ediyordum fakat bilmek, bazen yetmiyordu ve o gece sonum silinip, baştan yazıldı. Kartlar yeniden dağıtıldı, artık yer yerinden oynayacak, taş üzerinde taş bırakılmayacaktı.
Gözlerinin maviliğine tezat bir şekilde eşlik eden koyu hareleri, benim kurtarıcım, güvendiğim tek limandı. Etraf gereksiz gürültülüydü ama ona her baktığımda, anlamdıramadığım bir sessizliğe çekiliyordum. Öyle bir sessizlik oluyordu ki değil bugüne kadar attığım çığlıklar, tek bir hıçkırığımı bile duyup, koşarak elimi tutuyordu.
Bunun adı güçsüzlük değildi, biliyordum.
Bunun adını fısıldamaya cesaretim olmasa bile, çoktan tüm hücrelerime yayılmıştı.
Ben Rüya Özay, kendini insanları kurtarmaya adamış, bir kadınım sadece.
O Kaan Demir, insanları kurtarmak için savaşmaktan çekinmeyen bir adamdı.
Onun ismi geçen hiçbir cümlede, sadece, olamazdı çünkü o, benim her şeyimdi.
"Korkuyorum Yüzbaşı," dedim çaresiz bir sesle. "Ben kendimden çok korkuyorum."
"Ben korurum seni," diye fısıldadı sessizce. "Kendinden bile."
Bu harika kitap kapak için değerli, @kirikcicekpapatya 'ya sonsuz teşekkürler.
Küçük not; bölümler yeniden yazılıyor, bu yüzden kitaba uzun zamandır bölüm atmamışım gibi duruyor.All Rights Reserved